Black Market Gems

 

 Black Market Gems

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Wallace Manson
Vatandaş
Vatandaş
Wallace Manson


Mesaj Sayısı : 2
Kişisel Özellikler : sudan babam çıksa satarım
Karakter Yaşı : 32
Kayıt Tarihi : 02/11/17

Black Market Gems Empty
MesajKonu: Black Market Gems   Black Market Gems Empty2nd Kasım 2017, 1:32 pm

buraya Nigel & Wallace karakterim arası rp gelecek, nasıl gelişeceğini bilmiyorum ama ilk iki posttan sonra dalış serbest
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Wallace Manson
Vatandaş
Vatandaş
Wallace Manson


Mesaj Sayısı : 2
Kişisel Özellikler : sudan babam çıksa satarım
Karakter Yaşı : 32
Kayıt Tarihi : 02/11/17

Black Market Gems Empty
MesajKonu: Geri: Black Market Gems   Black Market Gems Empty2nd Kasım 2017, 3:24 pm





Ayakkaplar ayağımda ama arkasına basmaktan içleri geçmiş, kalın derileri kırışmış, güzeli çirkin eden bir çamurla ıslanmış. Kösele bir çift, eskiden kar beyazı, paralana paralana grileşmiş bir şey. Bağcıklarının şaftı kayalı da epey bir olmuş, artık en iyi fiyonk bile onları evsiz çingeneler gibi gösteriyor. Pejmürde olan tek şey ayak tabutlarım sanıyorsanız yanılırsınız, üstümdeki yağlı kağıt inceliğindeki oduncu gömleği, onun üzerine uymayan ama içinde cezherler barındıran bir pardösü, dizleri eşelenmiş kot pantolonum ve yağlı saçlarım iyi, şık olmasa da en azından uyumlu giyinmişim. Başımda da bir bere var, nicesi açılan bıngıldağını örtmek için kullanıyor bereleri fakat benim şansıma, yegane saç problemim yağ ve kepek. Janjanlı şampuan şişelerinde okuyacağınız denli ışıltılı saçlarım yok pekala, yine de kel değilim vesselam.

Neredeyim derseniz: Bir sigara yakma aşkındayım fakat bana mısın demeyen kadınlar gibi, yakamayacağım bir yerdeyim. Kollarımı, aşüfte demeye ailevi bağlarımın el vermeyeceği kızlar gibi, Ivor'un beline sarmışım, deri ceketini kucaklamışım, altımda testislerimi zıp zıp zıplatan, on kaplan gücünde bir aygır, uçuyorum azizim. Rüzgar yiyor yüzümü, yüzlüğü meme arasına kıstırmış kancıklar gibi. Bir bıraksam koca adamın belini, hırbonun birinin balgamlı tükürüğü gibi nah çakılıveririm betona. Kız kardeşim Dorothy'e helal olsun gene var cesareti de Chuck'ın motorunun arkasına oturmaktan korkmuyor. Bana bu deli cesaretini veren tek şey cep yakan metro seferleri.

Benim ayakların bahtiyar beşikleri ne vakit yere değdi, ben koydum nefesi de Ivor'un omzunu patpatladım. "Sağol moruk." Elim bana sormadı, dudakla, ciğerle anlaşmalı gibi yakıverdi dükkanda boşta kalıp sardığım körpe sigaranın ucunu. Konuşurken kıpraşan tütünlü sarmayı hissettiğimde anladım yakıp ilk nefesi çektiğimi. Ivor bana kafa salladı eyvallah dercesine. Ulan seviyorum bunları ha, arkadaş desen millette saçımdaki kepek kadar, bende cimri köftehor içicilerin masasındaki meze sayısı kadar. Arkadaşımız yoktur doğru, şurada beni biri bıçaklaşıverse doktor çağıranım olmaz ama daha önemlisine sahibim: Tanıdık ve bağlantım çoktur. Bana borcu olanlar üzerinden geçimimi sağlar, başkasına borç yaptırır bir de onunla ödeşirim. Herkese kıyağım geçmiştir, arap şeyhinden tut komiserlere, mafya babalarından evsiz küçük çocuklara kadar. Elim uzundur anlayacağınız. Grip olsam çorbamı yapsa yapsa kızkardeşim Dorothy yapar, o da şu rakınroğl hayatına az mola verebilirse. Dorothy... Babam 'Bize bir çocuk kafi' deyip lastiği çekeymiş, cenazeme bir köşedeki bakkal oğlan gelirmiş. İyi de olmuş, yaşam tarzının aykırılığına rağmen en azından bir çocukları akıllı olmuş. Nitekim en azından sadece birbirimizle kapışıyoruz, yoksa tanıdığım en salak iki kişiyiz.

Ayak alışık, yolu biliyoruz. İçeri girdin mi havası sigara kokar, musluklardan su değil Guiness akar burada. Cep tıngır mıngır olsa da, yola verecek beşlik çıkmasa da gene buraya geliyorum be güzel kardeşim, malum iki sebepten: İlki, burası benim pazar alanım. Kimi zaman devamlı müşterilerin yanına biten vebalı bir ot olur, saat pilinden tutun kaçak organa kadar her şeyin satışıyla ilgilenirim, dedim ya, ekmek teknem karaborsa. İkincisi, barda çalışan canına ekmek bandığımın Agnes'i. Dalgın dalgın bir şeylerle uğraşıyor beni görene değin. Nasıl bir dalgınlıksa, o bukle bukle saçların arasında bir de kalem unutmuş, kalemi sarmış tüm saçları sarmaşık olmuş, kalem or'da kendi medeniyetini kurmuş haberi yok. Benim var. Ben görürüm çünkü onun detaylarını. Bak şu gülümsemeye bak beni görünce yüzünü aydınlatan, heyt baba be! Sanırsın kocasıyım da askerden döndüm. Halbuki arkadaşını gördü de hoşuna gitti ama benim sanasım var onun kocası olduğumu, ondandır belki bendeki hoş yanılgı. Bir açılamadım şu kıza, platonikliğin ikinci yıl dönümünü kutlayacağım neredeyse. Ama müstehak ulan bana! Sana içilir Agnes kızım, doldur. İçimi dolduramıyorsun vuran ayakkaplarım gibi sen de acıma, vur eskimiş böbreğime, midemi doldur.

İki hoş sohbet, eline yüzüne kurban olduğumundan gelen bir bardak müessese ikramı zifiri kara içki...  Devamlı müşterilerden Nigel'ın içinde bulunduğu kalabalık tayfanın karşısına çekiyorum sandalyemi. Tanıdık yüz olmamasına dikkat kesilmişim, mazallah sivile falan çatarsak açıklama yapmayalım diye ama, ortam temiz evelallah. Kıçımın altında gıcırdıyor oturduğum tahta parçası, o da sarhoş ola ki bir sallanıyor. Benim ağızdaki sigaranın boynu bükük, konuşurken it kuyruğu gibi aşağı yukarı oynuyor başı.  "Beyler ve bayanların aradığı bir şey var mı?" Şöyle bir sağlı sollu kolaçan ettikten sonra ortamı, pardösü içindeki incilerimi masaya yayıp üzerimden atıyorum kalın kumaşı, katlayıp koluma kıstırıveriyorum. Paramı buradan kazandığımda ilk iş, tüm alet edavatı tek hamlede kapıp kaçmama yardımcı olacak bir iç çantası almak oldu, aha nah şu masada boylu boyunca uzanan şey yani. İçi, Şükran Günü'nde gelen Noel Baba seçkisi gibi: Sahte kimlikler, pasaportlar, sahte mücevherler, çakma saat ve telefonlar, maymuncuklar, ne ararsan babam! Sığanı sığıştırmışım, seyyar pazarcı özgüveniyle açmışım tezgahı. Eller belde, şöyle bir tepeden bakıyorum ganimetlere. "Daha neler var neler: Kürkler, yatlar, arsalar, sanat eserleri, porselenler, antikalar... Siz isteyin, bulup buluşturayım. Buradaki iyi bilir," Sertçe dürttüm Nigel'ı, o kodumun dört gözlü, şekil değiştiren uyanığını. İlgili gözüküyordu, gene ne planlıyordu bu pezevenk kim bilir...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nigel Fetherstonhaugh
Vatandaş
Vatandaş
Nigel Fetherstonhaugh


Mesaj Sayısı : 1
Kişisel Özellikler : dolandırıcı
Kayıt Tarihi : 18/06/17

Black Market Gems Empty
MesajKonu: Geri: Black Market Gems   Black Market Gems Empty3rd Kasım 2017, 2:12 pm





Nigel Fetherstonhaugh, doğru okunuş şekliyle Nigel Fanshaw, bu yayan dünyada kendisi hariç herkesti. Tevazusu yüksek bir beyefendi gibi görünür fakat asla alçakgönüllü davranmazdı. "Mesai saatleri" haricinde onu gazeteci gözlükleri ve centilmenlere yaraşır bir kılık kıyafetle görebilirsiniz -ihtiyacı olmadığı halde şık bir bastonla gezdiği bile olurdu hani. Ama elinizi uzatıp tanışmaya mertebesine eriştiğinizde ağzından asla gerçek adı çıkmazdı. Bazen Edward, bazen Randy, bazen Clive bazen Lucca bazen Peter bazen Philippe... Bir amacı yoksa boş sohbetleri sevmezdi ama havadan sudan konuştuğu kimse de bir amacı olduğunu sezinleyebilirdi. Çok uzun zamandır dolandırıcılık işi içindeydi fakat uzun bir süredir hissediyordu yalanın baharatlı, hoş kokusunu ciğerlerinde. Annesinden süt emdiği (onun şartları altında bu pahalı süt anneleriydi gerçi) zamandan kalma ten kokusu, ilk aşık olduğu aheste kadının parfümü gibi hayat boyunca peşinden gelmişti yalan söyleme ve başka biri olmanın hissiyatı. Hiçbir zaman kendisine verilen isme sahip olmamıştı adeta ve başka kimliklerin ardına saklanarak yaşadığı tehlikeli hayatın zevkini çıkarıyordu. Tabii kimlik değiştirmek sanılanın aksine iki ceket değiştirip kendini farklı isimle tanıtmaktan öte bir şeydi, bu anlamda da zengin anne babası istemsizce çanak tutmuştu çocuğun içindeki günahkar güdülere. Akıcı konuşabildiği bir çok dili, gereksiz paralar harcanarak çocuk zihnine sokulmuş eğitimleri vardı: Ata binmek, eskrim, satranç, dans, görgü kuralları, tarih, coğrafya, genel kültür... Alıp başını giderdi. Sonuçta, yaşı geldiğinde mavi kan bir lord olmak için eğitilmişti, kimse bunca yatırım yapılan Nigel'ın ortadan kaybolacağını hesaba katmamıştı.

O gün adı Roger Willbury idi, onurlu bir işçi anne babanın en küçük oğlu. Çocukken kömür madeninde çalışmıştı. İş için gelmişti Little Man'se, aynı Wallace gibi. İş için kimliğe ve yeni 'cicilere' ihtiyacı vardı. Şık bir kokteyle gidecek, yaşlı ama zengin kadınlara kur yapacak ve ev sahibesinin sahir gerdanlığını çalacaktı. Bir devenin gözünden daha büyük dendiğini duymuştu o gerdanlık için. Davetiyesi iç cebindeydi fakat oraya girmek için ne Roger ne de diğer kimlikleri yeterince itibarlı kalıyordu. Bir Fetherstonhaugh, belki, ama ortadan kaybolan Nigel'ı ya da başka bir aile üyesini geri getirmek fazla riskliydi, ebeveynleri de orada olabilirdi çünkü.

Kimliklere eğilmiş, kurcalama işine girişmişti, başka birinin daha ilgilendiğini gördü. Centilmenliği tutuvermişti, geri çekilip eliyle işaret etti kaçak mallardan oluşma yığını. "Buyurun, önden seçin."

#E3D361: Nigel
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Baker
Düzenbaz
Düzenbaz
Nicholas Baker


Mesaj Sayısı : 1
Kişisel Özellikler : ALFA
Karakter Yaşı : 42
Kayıt Tarihi : 04/11/17

Black Market Gems Empty
MesajKonu: Geri: Black Market Gems   Black Market Gems Empty6th Kasım 2017, 11:36 am





Beşik gibi sallanan arabanın arka koltuğuna yayılmış orta yaşlı adam, günaşırı araba yolculukları yüzünden bitkin vaziyetteydi. Doksanların moda anlayışını yansıtan sade ama gösterişli takım elbisesi, şu an için gömleğinin düğmeleri arasındaki boşluğa kıstırmış olsa da yüzünden eksik olmayan eski moda gözlükleri ve altın aksesuarları ile arabadaki adamların arasında önemli bir mevkiye sahip olduğu anlaşılıyordu. Karla kaplı araziler arasında, sonsuz beyaz düzlüklerin ortasında sürüp giden sıkıcı yolculuklar yüzünden çenesi açılmış diğer adamların konuşmasına istemeden de olsa kulak misafiri oluyordu. Süzgün bakışlarını camında akıp gitmekte olan İngiliz mimarisine has binaların üzerinden ayırmadan bu gereksiz muhabbetin de dinleyicisiydi bir yandan.

"Yine aynı mekana mı gidiyoruz?"
"Evet."
"Lanet olsun Simon! O bok yuvasında ne buluyorsunuz, anlamıyorum."
"Buraya iş için geliyoruz Arty. Çeneni kapat ve kahrolası yola bak."
"Bir kez olsun dizginleri benim elime bırakın ve size eyaletin en hakiki sürtükleriyle mükemmel bir gece yaşatayım."
"Eyaletin en hakiki sürtükleri St. Lucas'ta kaldı."
"Cassandra'nın tadına baksaydın böyle diyemezdin."
"Cassandra? Cassandra... Tanıdık geliyor. Hey, Nick. Cassandra'yı tanıyor musun?"

Sohbette okların kendisine yöneldiğini birkaç saniye geç anlayan Nicholas Baker, dirseğini camın kenarına yaslamış, elinin üstüne de çenesini oturtmuş vaziyette dışarıyı izlemeye devam ediyordu. "Nick... Cassandra diyorum?" Garip bir ses çıkararak, arka koltukta onunla beraber prestijli bir konumda seyahat eden avukatı Simon'a doğru çevirdi bakışlarını. "Ha... Cassandra... Şu sadist sürtüğün adı Cassandra mıydı? Her fırsatta göt parmaklayan ve sırta mum damlatan..." Anlatılan uçuk fanteziler yüzünden mi bilinmez, Avukat Simon Wright'ın buruşturduğu yüz ifadesine bir de olumsuz anlamda salladığı elleri eklenmişti.

"Dediğin deli karının adı Daisy patron. Cassandra başkası..."
"Şu dövmeli olanı mı diyorsun Arty? Senin gibi tüysüz ibnelerden hoşlanıyormuş."
"Siktir git Simon."
"Sana gerçek bir sahibe gibi mi davranıyor Arty?"
"Siktir!"

Direksiyondaki kızıl saçlı oğlanın ibnelik hususunda yaşadığı hassasiyet arka koltuktaki iki adamı bir müddet bakışmaya ve akabinde karşıdakini yerin dibine sokmayı amaçlayan kahkahalara boğmaya yetmişti. "Pekala çocuklar... Arabayı şu bok yuvasının önüne çek Arty. Daha orospulardan bahsedecek bolca vaktimiz olacak. Ama önce iş geliyor." Gömleğinin önünde asılı duran eski tip gözlüğü dikkatle çıkararak yüzüne yerleştirdikten sonra ciddiyetsiz ve laçka muhabbetlere kendince bir son verdiğini düşünüyordu. "Şu depo sahibi piçle anlaşmanın bir yolunu bulmalısın Simon." Az evvelki muhabbet yüzünden keyfi yerine gelen avukat müsveddesi, otuz iki diş sırıtarak parmaklarını kütletiyordu. "Onu kendi aletiyle bile beceririm Nick. Sen ne yapacaksın? İngiliz'i ikna edebilecek misin?" Bu konuda en ufak bir fikri dahi olmadığı her halinden anlaşılan direksiyondaki kızıl kafa, Little Manchester'ın en bilindik mekanlarından birinin önünde arabayı durdurdu. "Bilmiyorum. Ona patates kızartması ve sidik gibi Britanya birası ısmarlarım. Aç gözlü köpek bununla yetinmezse yüzde beş komisyon ve kıçımdaki kıvırcık kılları da yediririm," dedi ve gözlüğünü düzelttikten sonra araladığı kapıdan dışarı ilk adımını attı. En son birkaç saat önce mola verdikleri benzinlikte zeminle temas etmiş ayakları garip bir uyuşukluk yaşarken buna alışmak için bir müddet duraksayan cüsseli adam, barın kapısının önünde iyice bir gerinerek kendine geldi. Ciğerlerine doldurduğu soğuk havayla ve suratına çarpan dondurucu yelle beraber gerekli dozu aldığını hissediyordu. Vahşi Batı'nın kumarhanelerine giren ihtiyar kovboylar gibi İngiliz işi barın kapısını omuzlayıp araladı ve karşılaştığı tanıdık izbelik yüzünden kendine güven dolu bir gülümseme yerleşti geniş suratına. "Ne soğuk ama!" Kalabalıklara karışmak Nick için hiçbir zaman zor olmamıştı. Geçmişte, bu tür işlere bulaşmadan önce sigortacılık yaptığı yıllardan kalma bir alışkanlıkla insanlarla çok rahat iletişime geçen ve ilk görüşte tanıdık hissi yaratan o girişken adamlardan biriydi. İngiliz usulü dizayn edilmiş mekandaki yabancılar bu enteresan giyimli, altın aksesuarlı ve pırıl pırıl gülüşlü adamın ortaya yaptığı çıkışa homurtularla karşılık vermişti. Buralarda dilediği gibi at koşturan adamla iş konuşmak için köşelerde bir yere oturmak için hareketlenen iri kıyım adam, mekanın tam ortalarına bir yere tekabül eden masada açılmış tezgahı görünce istemsizce oraya doğru hareketlendi. Birkaç adım attıktan sonra bunun illegal materyaller sergileyen bir tezgah olduğunu kolaylıkla anlamıştı. "Buyurun, önden seçin." Konuşuncaya kadar zerre dikkatini çekmemiş genç adama ufak bir bakış attıktan sonra tezgahın dibine kadar sokuldu. "İyi günler evlat. Ayıptır sorması, bunların satışı yasak değil mi?" Herhangi bir cevap beklemeden serginin üstünde duran sahte kimlik şablonlarından birine çoktan el atmıştı. Başarılı. Bizim St. Lucas'taki kızıl derililer gerçekten dandik yapıyormuş.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Black Market Gems
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Manifesto :: Little Man's Pub-
Buraya geçin: